22 Aralık 2013 Pazar

Adalardan gelenler....

Merhaba ey Viskisever camiası;
Yine uzuuuuun bir aradan sonra sizlerle beraberim. Bir önceki yazımızda başlattığımız, arşivden Viski tadımları geleneğini sürdürüyoruz. Bu yazımızda İskoçya'nın ISLAY bölgesi Viskilerinden; öncelikle halen stok'larımda bulunan Viskiler hakkında görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Daha önce ki yazılarımda İSKOÇYA'da 4 ana Viski bölgesi var demiştim. ISLAY bu bölgelerin en küçüğü olmasına rağmen en karakteristik Viskilerin üretildiği bölge daha doğrusu ada'dır. 3.500 nüfusu olan bu ada ülkenin batı bölümünde ve Atlas okyanusu kıyısında bulunmaktadır. İklim ve hava şartları gereği vahşi bir doğası vardır ki bu Viski'lerine de birebir yansımaktadır.  
Bu yazımda size tanıtacağım ilk Adalı BOWMORE... Kendileri benim Malt dünyası ile tanışmama vesile olmuş bir Vahşi Güzel'dir. Bundan dolayıdır ki ilk göz ağrımdır. E böyle olunca da Viskilerimin arasından eksik etmediğim bir Kıymetlim'dir.
 BOWMORE damıtım evi Islay adasının İç körfez diye adlandırılan bölümünde ve deniz kıyısında bulunan bir damıtım evi. Dolayısıyla da denizden gelen tuzlu ve iyotlu havaya direk olarak maruz kalmaktadır. Bu da üretim aşamasında viskinin içine kadar işliyor dostlar. Ayrıca Bowmore İskoçya genelinde tamamen geleneksel yöntemlerle viski  üreten 6 damıtım evinden bir tanesi. Bununla birlikte Islay adasında kurulan ve ilk üretilen viski unvanına da sahip bir marka. Yıllandırma işleminde de Sherry fıçıları kullanılmasından dolayı da diğer Islay viskilerine göre daha yumuşak bir tadı var.
Bu gün sizlere tanıtacağım BOWMORE Surf ise her ne kadar kutu üzerinde belirtilmemiş olsa da 12 yıllık bir malt. Bardağınıza burnunuzu götürdüğünüzde ilk gelen koku Turba (Peat) kokusudur. Arpanın islenmesi sırasında bolca kullanılan Turba kömürü bu noktada kendini gösteriyor bizlere. Ardından gelen deniz ve yosun kokuları da damıtım evinin deniz kıyısında bulunmasının nimetlerinden. Her zaman ki gibi kadehinize bir miktar su ilave ettiğinizde ise yavaş yavaş uysallaşacak ve sherry fıçılarından gelen tatlı aromalar ortaya çıkmaya başlayacaktır. İlk yudumda ise damağınıza daha yumuşak hafif tuzlu ama hemen ardından bir tatlı aroma yayılacaktır. Yudumunuzu boğazınıza yuvarladıktan sonra ise damağınızda hafif alkollü ama tatlı bir aroma kalacaktır. BOWMORE genel olarak çok dengeli bir yapıya sahiptir dostlar. Sizi hiçbir şekilde hayal kırıklığına uğratmaz. Bu özelliği ile de diğer Islay viskilerinden ayrılmakta zaten. Aynı sebepten dolayı da güzel bir yemek sonrası Malt'ıdır.

Gelelim ikinci Adalı Vahşi'ye.... CAOL ILA... Bu markayı ilk duyduğumda ne menem bir şeydir, nasıl okunur, nasıl telaffuz edilir diye düşündüğümü hatırlıyorum dostlarım. Tabii işin içine girince aslında GEALIC (klasik İskoç'ça) dilinde Caol Ila kelimesinin, ingilizce de Sound Of Islay manasına geldiğini ve ilk kurulduğu yıllarda bu isimle üretim yaptığını öğrendim. 1846 yılında kurulmuş olan CAOL ILA damıtım evi Islay adasının kuzey doğusunda bulunan Jura Adası boğazında bulunmakta. Aslında light bir Islay Maltı olmasına rağmen bir çok içki yazarının yüksek not verdiği bir Malt. 
Sizlere tanıtacağım CAOL ILA'nın 12 yıllık versiyonu. Bunun dışında 18 Y.O, Cask Strength ve Disttiller Edition versiyonları bulunmakta. Kadehinize doldurduğunuzda ilk dikkatinizi çeken açık rengi olacaktır Caol Ila'nın. Su ilavesi yapmadan kokladığınızda öncelikle alkol burnunuzu yakacak ardından is ve deniz kokuları gelecektir burnunuza. Soğuk su ilavesi yaptığınızda - ki bunu 1/2 oranında yapmanızı tavsiye ediyorum - deniz kokusu is kokusunu bastıracaktır. Ancak yine tavsiyem içerken dikkatli olunmasıdır. Çünkü gövdeli olmayan bir viski Caol Ila ve 43 derece alkol damakta baskın bir tat bırakıyor. Her ne kadar ardından Turba ve biberimsi tatlar algılansa da dilinizde alkolün iğneleri uzun süre çalışmaya devam ediyor. Caol Ila dengeli bir Malt olmasına rağmen light bir Islay viskisi. Garip bir çelişki ama bence akılda kalmasını da bu özelliği sağlıyor Caol Ila'nın. Güzel bir yemeğe mideyi hazırlamak için içilebilecek bir Malt. Bu arada Johnnie Walker ve Black Bottle viskilerine isli tatlarını verenin de Caol Ila olduğunu belirtmeden bitirmeyelim mevzuyu...
Evet sevgili Viski Dostları şimdilik bu kadar. Ancak Yılbaşı öncesi sizlere Adadan uzaklaşıp   Yeni Yılı karşılarken günün anlam ve önemine uygun Viski tavsiyelerim olacak. Eeee bu kadar ara verdikten sonra, arayı kapatmak lazım haliyle... Şimdilik hepinize mutlu ve keyifli günler diliyorum. Sevgilerimle.

26 Temmuz 2013 Cuma

Döndümmm... Haydi Malt Dünyasına akıyoruz...

Uzuuun bir aradan sonra tekrar merhaba Dostlar. Viski'yi paylaşmayalı bir hayli zaman geçti malumunuz. Son yazımız ile viski tarihine ve viski çeşitleri hakkında bilgilendirmemize son noktayı koymuştuk ama Viski'nin sonunun gelmeyeceğini de ayrıca belirtmiştim hatırlarsanız... Artık bu günden sonra tarihi , çeşidi, üretimi bir yana bırakıp asıl mühim ve zevkli mevzuya yani tüketime bakacağız.
Sizlere öncelikle kendi arşivimden, severek tükettiğim markalardan, bunlarla ilgili olarak kendi tadım notlarımı ve doğal olarak aldığım hazları paylaşacağım. Yazının başında da dediğimiz gibi Malt dünyasına akma vaktidir.

Sizlere tavsiye edeceğim ilk Malt 12 Yıllık Highland Park. Adından da anlaşılacağı üzere İskoçya'nın yüksek topraklarının en ucundan bizlere ulaşan bir viski Highland Park. 1798 yılından beri bu topraklarda üretilmekte... İskoç ülkesinin en kuzey ucundaki Orkney adasında üretiliyor ve adanın ıssız, deniz tuzu ve yosun kokan havasını damaklarımıza taşıyor. Onun içindir ki etiketinde HIGHLAND yazsa da aslında ISLAND alt kategorisindedir. Şişenin mantarlı tıpasını açtığınızda burnunuza tatlımtrak kokulu ancak keskin alkol buharı gelecektir. Ancak kadehinizin içine bir miktar koyup biraz soğuk buz suyu ilave ettiğinizde kadehin ağzından çıkan kokular sizi çok şaşırtacak inanın. Öncelikle süpürge otu kokusu ardından da hafiften çiçek kokuları gelecektir burnunuza. Kadehinizden ilk yudumu aldığınızda ağzınızda yine tatlımsı bir tad ve ardından da süpürge otu tadını alacaksınız. Ve de o yudumu boğazınıza gönderdiğinizde önce hafif bir yanma hissi ardından da damağınızda  tatlı bir tad kalacaktır. Highland Park dengeli ve damakta uzun kalan bir viski. Bu özelliğini de içinde dinlendirildiği Sherry ve Bourbon  fıçılarına borçludur. Ayrıca Kendi ürettiği Arpa'yı kullanması da ayırıcı bir özelliğidir Highland Park'ın. Tüm bu özelliklerinden dolayı da 1984 yılında yapılan tadımda 100% almış ve rekoru daha kırılamamıştır. Ünlü Viski yazarı Michael Jackson üstad'ında dediği gibi 'Malt Viski dünyasının en büyük viskilerinden' dir.  Güzel bir yemek sonrasında Keyifle yudumlanacak ve hatta yanında bir Puro tellendirilecek kaliteli bir Viski'mizdir...

Bu yazımızda tanıtacağım 2. viskimiz ise LOWLAND dolaylarından 12 yıllık AUCHENTOSHAN. Ohentoşan diye okunan bu güzide viskimiz Glasgow kentinin Kuzey Batısında ve de LOWLAND bölgesinin en uç köşesinde üretildiği içindir ki adına AUCHENTOSHAN denmiştir. Ne alaka derseniz de AUCHENTOSHAN Gealic dilinde ( İskoçça da diyebiliriz.. ) Tarlanın Köşesi anlamına gelmektedir. Ne kadar anlamlı değil mi... 1800 yılından beri Tarlanın Köşesinde üretilen bu viskinin damıtımevi birkaç kez el değiştirdikten sonra 1969 yılında Eadie CAIRNS adlı arkadaşımızın eline geçmiş ve Eadie'de 1984 yılında BOWMORE ailesine satmıştır. O günden bu yana, aynı damıtımevinde BOWMORE tarafından damıtılıp pazarlanmaktadır. 
Gelelim nefasetine.... İskoç viski dünyasında Breakfast Whisky diye adlandırılmaktadır. Aman siz siz olun sabah kahvaltısında çay niyetine içmeye kalkışmayın dostlar... İskoçlar içer onlara bakmayın... Sabah Viskisi diye anılmasının sebebi ise çok tatlı, narin ve yumuşak içimli olmasından kaynaklanmaktadır. Bu özelliğini de 3 defa bakır imbiklerde damıtılmasına ve en önemlisi 3. damıtımda islenmemiş malt kullanılmasına borçludur. Bir de üzerine Fransız Şarap fıçılarında 12 yıl dinlenince ortaya ipek gibi hafif ve çiçek kokuları ile dolu bir viski ortaya çıkmakta Dostlar. Kadehinizden aldığınız ilk yudumda başlayan tatlılık damağınızı kaplayacak ve ardından damağınızdan burnunuza taze kokular gelmeye başlayacaktır. Tam bir yemek öncesi Malt'ı olup akşam üzeri soğuk su ilavesi ile doyumsuz lezzetler yaşayacağınız garantidir Arkadaşlar.

Bu arada; daha önceki yazılarımda da bahsettiğim üzere Malt'larınızı % 50 oranında kireçsiz, yumuşak; ve de en mühimi çok soğuk su ile seyreltip içmenizi öneriyorum. Hatta işi abartıp, benim yaptığım gibi buzu eritmek suretiyle elde ettiğiniz BUZ SUYU' nu  viski' nizle evlendirin. Suyu iplik gibi akıtıp, viski'nizin içine düşer düşmez kadehinizin ağzından çıkan kokuları içinize çekin. Çok büyük keyif alacaksınız. 
Bunun dışında benim gibi  bazı Viski sapıklarının yaptığı ve adına da Bar Kültüründe On The Rocks denilen bir uygulama var ki anlatmadan geçemeyeceğim. Bunun için park veya bahçelerden topladığım çakıl taşlarını güzelce yıkayıp fırça ile temizledikten sonra Buzluk kabının içinde 1 hafta kadar tutuyorum Dostlar. Soğuğu içine iyice sindirmiş olan bu çakıl taşlarından 2-3 tanesini Viski bardağınızın içine koyup üzerine Viski ve soğuk su ilave ettiğimde içim sırasında hem Viski'm soğuk kalıyor hem de ilave buza gerek kalmıyor. Her yudumda Viski'min tadını seyreltmeden keyifle yudumluyorum. Home made On The Rocks... Herkese tavsiye olunur.  
Eveeeet Dostlar uzun bir aradan sonra sizlerle tekrar buluşmak güzeldi. Arayı uzatmayacağıma emin olabilirsiniz. Şimdilik Herkese keyifli ve afiyetli günler diliyorum. Sevgiyle...