20 Kasım 2012 Salı

Veee WHISKY'nin sonu...

Şaka şaka... Tabii ki böyle birşey yok. Viski'nin sonu gelirse sizler bizler ne yapacağız o zaman değil mi Dostlar? Sadece Haziran Ayında yazmaya başladığım ve çok da keyifle anlattığım Viski hikayesine bir süre ara vereceğiz. Yoksa ne biz ondan ne de o bizden vazgeçebilir. Ancak konuya ara vermeden önce diğer ülke viskilerinden de söz etmemek olmaz. Ne de olsa onların da etiketlerinde Whisky ya da Whiskey yazmakta.
Hazır Amerika kıtasında iken biraz daha kuzeye çıkıp Kanada viskilerinden dem vuralım biraz. Evet dostlar İskoçya, İrlanda ve Amerika B.D ne oranla daha küçük ölçekli olmasına rağmen Kanada da Viskileri ile nam salmıştır Alkol dünyasında. Kanada Viskileri de Amerikan Viskileri gibi Çavdar ve Mısır'dan damıtılmaktadır ve doğal olarak da Malt kategorisinde Kanada Viskisi yoktur.  Ancak bu demek değildir ki  Kanada  viskileri  kötüdür. Sadece Scotch, Irish ve Bourbon'larla yarışamazlar o kadar. Bununla birlikte kokteyllerde  kullanmak  için  ideal viskilerdir. Örneğin en iyi Manhattan kokteyli Canadian Club'dan yapılır. İşte bu özelliklerinden dolayı da bol buzla içilen Yaz Viskisi kıvamındadırlar. Aslında Kanada  1769 yılından bu yana viski  üreticisi bir ülkedir. Hatta ABD'deki meşhuur içki yasağı  yıllarında yine meşhuuurr Al Capone'a yıllarca üreticilik yapmıştır.  Yani kısaca Al Capone ününü biraz da Kanada Viski üreticilerine borçludur.  

Bakınız UNTOUCHABLES - DOKUNULMAZLAR  filmi..
1987 yılında Brain De Palma yönetmenliğinde çevrilen bu  filmde,  Sir Sean CONNERY'de  Jim MALONE adında İrlanda göçmeni bir Amerikalı polis memurunu canlandırmaktaydı ve bu rolü ile de OSCAR'ını kapmıştı. Eeee daha önce ki yazılarımızda dedik ya, kendisi Viski'nin adı geçen her  organizasyonda bulunur diye. İşte; UNTOUCHBLES filiminde de evinde vurulmadan önce bile Viski'sini yudumluyordu Usta... 


Neyse biz konumuza dönelim. Kanada Viskileri içinde en tanınmışları olarak, ülkemizde de tüm grosmarketlerde rahatlıkla bulunabilen Canadian Club  ve Black Velvet'i sayabiliriz. Bunun dışında Seagram's ve Canadian Mist de ara sıra boy göstermektedirler raflarda. Fiyatları da gayet makul seviyelerde. Bir kere denemekte fayda var dostlar. Ama dediğim gibi çok şey beklememek lazım.


Gelelim  Uzakdoğunun küçük ama çalışkan adamları Japonlara. O da nereden çıktı derseniz Viskiden çıktı derim. Çünkü Japonlar 1899 yılından bu yana viski üretiyorlar. Ancak yeni veya özgün bir tad yerine Scotch Viskilerini başarılı bir şekilde taklit ediyorlar. Daha doğrusu İskoçya'da birkaç damıtımevini satın alarak buradan getirdikleri Malt viskileri kendi ürettikleri tahıl viskileri ile harmanlayıp piyasalarına sürmekteler. Aslında Japonya'nın kuzeyi viski yapmak için uygun tabiat koşullarını sağlamasına rağmen  PEAT (Turba) kömürünün olmayışı Japonları İskoç viskilerinin bire bir taklitlarini yapmalarına engel oluyor. 

Ancak şunu da belirtmeden geçmeyelim ki Japonya'da üretilen NIKKA, YAMAZAKI ve SUNTORY çok ama çok kaliteli viskilerdir. Hatta dünya klasmanında bir çok İskoç Viskisinin önünden ödül almışlıkları bile vardır. Bunda ilginç tasarımlı şişelerinin de etkisi olduğu söylenebilir. 
 

Ve Japon insanlar için söylenen genel kural Viski de de geçerli; 
'Japon yaptı mı yapıyor kardeşim.'


  


Bir de Hintli'ler bu işe soyunmuşlar dostlar. Gerçi sadece BAGPIPER markalı viskileri dünya çapında değer görmekte olup, bunun dışında bilinen markaları yoktur. Hintli'ler de Malt viskiyi  İskoçya dan satın alıp kendi tahıl viskileri ile karıştırarak viski üretmekte ve sadece kendileri içmektedirler. Onun için arayıp, bulayım diye uğraşmayın...

Geleliiimm bizeee... Çoğumuzun bildiği üzere Ankara Viskimiz var bizimde. 1957 yılında TEKEL tarafından üretilmeye başlanmış idi. Hatta etiketinde MALT VİSKİ bile yazar. Aslında doğrudur. Tamamen Arpa maltından yapılmış bir viskidir. Ancak İskoç Viskilerinin kalitesini beklemek yanlış olur. Buna rağmen tatlımsı ve hoş içimli bir aperatif olarak yudumlaya bileceğiniz bir viski. Artık size kalmış... 

Evet Dostlar; iyisiyle kötüsüyle Viskiyi ve Viski dünyasını tanıtmaya çalıştım sizlere. Artık bundan sonrası size ve damak tadınıza kalmış, ister Malt içersiniiiiz, ister Bourbon ama bir şey var ki bundan sonra bilerek ve hissederek içeceksiniz Viski'nizi. Sarhoş olmak için değil... Zaten amaç da bu; Viski'den zevk almak. Sabah baş ağrısı ile uyanmak değil. Çünkü viski kültüründe bu yok.
Başta da dediğimiz gibi Viski biyografisinin sonu geldi ama daha sonra ki haftalarda Viski içme detayları, Viski adabı Viski eşlikçileri gibi konulardan da dem vuracağız.  
Ha bu arada 'Oğlum bu kadar anlattın da sen evde ne içiyorsun' diye merak eden Dostlar'a da aşağıdaki fotoğraf  bir  fikir  verir  sanıyorum.
 Haftaya başka bir konuya gireceğiz. Şimdilik hepinize iyi haftalar. Sevgilerimle.